15 Kasım 2008 Cumartesi

oteller, kitaplar ve fahişeler..

1.
otel odalarında ve fahişelerle yatılabilir.

otel odalarına ait temel önerme. otel odalarını bir tercih olarak sunduğu sanılsa da sözün özü "otel odası bir fahişedir"den başka da bir şey değildir.

2.
otel odaları ve fahişeler zamanı dokur. geceye gündüz, gündüze geceymişcesine hükmeder.

hiç bir otel odası sizi gündüz davet etmez, etse bile gece yaşanması gerekenler içindir bu davet. gece yaşanması gereken her şeyin saklandığı yerdir otel odası, farklı bir rol biçmek, gece'ye ayıp etmektir, etmeyin.

3.
ne otel odaları ne de fahişeler dakikaların onlar için değerli olduğunu belli ederler. ama biraz daha yakından tanındıklarında, ne kadar büyük bir telaş içinde oldukları görülebilir. biz kendimizi kaptırdığımızda onlar dakikaları saymaktadır.

her otel odası sizin ne zaman içinizden çıkacağınızı merak eder, erken çıkmanızı da ister, haklıdır da. nasıl bir beceri ise bu; asla size git demez, siz giderken de arkanızdan bakakalmaz, gittiğinizde de ışık hızı ile hazırlanırlar bir sonraki müşteriye.

4.
otel odaları ve fahişeler öteden beri mutsuz bir aşkla birbirlerini severler.

bir fahişeyi otel odasından, bir otel odasını da fahişeden ayrı düşünmek olmaz, ondandır otel odalarının birer fahişe gibi davranmaları.

5.
otel odaları ve fahişeler -her ikisinin de onlardan geçinen ve onlara kötü davranan bir erkeği vardır. otel odalarınınki, yolcular.

erkek gelir, kullanır ve gider. bir otel odasının en kötü erkeği onu satan değildir, her kullanım sonunda arkasında sadece "make up the room" diye not bırakan yolcudur.

6.
otel odaları ve fahişeler umuma açık yerlerde hizmet verirler - öğrenciler için.

her şehrin merkezinde kişiliksiz bir otel vardır, hergele'nin geçerken uğradığı. ve her otelin bir öğrenci indirimi vardır, belki öğrendikten sonra yine gelir diye.

7.
otel odaları ve fahişeler - onlara sahip olanlar nadiren sonlarına tanık olurlar. göçmeden gözden yitmenin bir yolunu bulurlar.

hiç bir yolcu bir otelin yıkılışına tanık olmamıştır, olmayacaktır, öyle der tevrat (niye tevrat? ismi geçince daha mı mistiktir sözler?).

8.
otel odaları da fahişeler de nasıl bu yola düştüklerini anlatan hikayeler uydurmaya bayılırlar. oysa çoğunlukla ne olduklarını kendileri bile farketmemişlerdir. yıllar boyunca "kalbin" sesine kulak verilir; günün birinde sırf hayatı gözden geçirmek için durulan bir köşebaşında kellifelli bir gövde pazarlığa başlar.

otel odasını dinlemek için gece olmasını beklemek gerekir sadece, ve mutlaka size anlatacak bir hikayesi vardır onu "bu hayattan" kurtamaya gelen beyaz atlı yolcu hakkında.. siz onu dinlerken pazarlık bitmiş olur, fark etmezsiniz, ve gecede onun "misafiri" olursunuz..

9.
otel odaları ve fahişeler kendilerini sergilerken sırtlarını dönmeyi severler.

bunu bilen yolcular otel odasından çıkarken kapıyı çarpmazlar..

10.
otel odaları ve fahişeler doğurgan olur.

her otel odası içine gelen yolcudan bir yolcu daha doğurur, onu da başka zamanda başka yollara salar, ecnebi buna zaman kırılması der..

11.
otel odaları ve fahişeler - "darkafalı yaşlılar, genç orospular." bir zamanların kötü şöhretli otellerinin ne kadar çoğu bugün gençleri eğitmekte kullanılıyor.

"eski otelleri yıkıp genelev yapmalı" demiştir bir paris'li, sonra da sıgarasını sokağa fırlatıp kırmızı değirmenin yolunu tutmuştur, pek de haklıdır burdan bakınca..

12.
otel odaları ve fahişeler kavgalarını herkesin gözü önünde ederler.

kavga sona erince de gidecek başka bir otel odasının ismini vermekten de kaçınmazlar..

13.
otel odaları ve fahişeler -birinin yatağının başucundaki dipnotlar neyse, ötekinin çoraplarındaki banknotlar da odur.

her yolcu bir not bırakır otelin odasına, giderken silmeyi unutur, bu notlar da odanın öyküsü olur.. tek farkı bu öyküler tedavülden kalkmıştır.

14.
(yani demem odur ki)kitaplar, otel odaları ve fahişeler birbirini sevmez oysa.. birinden biri varsa ortamda, diğeri gitmek ister ama fark ettirmez.. bir fahişedir otel odası, çıkarken "make up the room" dediğiniz, akşam dönünce içine gireceğiniz, sırtınızı dönüp yatacağınız bir fahişe.. eve dönünce unutulacağı kesindir..

bazı insanların (mesela edip cansever) neden otel odalarında yaşamayı tercih ettiğini anlamak için önce yaşamın ciddi bir kısmını otel odalarında geçirmek gerekiyor.. gün geçtikçe insanı nasıl kendine alıştırdığını, bir yerden sonra kendi evinden sıkıldığını anlıyor insan.. sağlıklı bir şey mi değil mi, bilemem, yine de tavsiye etmem..

yol arkadaşları;(bkz: blue hotel)(bkz: kitaplar ve fahişeler)(bkz: yolda tek başına)

sorulmayacak soru; (bkz: neden yolcusun bu kadar)

(işbu entry, memleketin farklı illerindeki otel odalarında yazılıp derlenmiş, 16.07.2003 itibari ile ekşi sözlük'te kullanıma sunulmuştur)

9 Kasım 2008 Pazar

Lüferi doldurdum kız annem

Evet efendim, bu seferki emprovize yemeğimizin adı budur; "Lüferi doldurdum kız annem".

Adından da anlaşılabileceği gibi kendisi bir kısım lüferlerden müteşekkildir. O doldurma hadisesinden ise, bir Pazar akşam üzerisinin kırmızı şaraplı (Pinot elbette - öyle de rezil, öyle de yandan yemiş burjuva edalısıyız evet) eserikliği mesuldur.

Lafı fazla dolandırmadan biraz önce uydurduğumuz, hem şarapla hem de bildiğin aslan sütüyle tadına doyamadığımız derya kuzularının tarifini verelim:

Malzemeler:

3 adet orta boy lüfer
1 adet iri kuru soğan
1 adet irice domates
1/2 demet ayıklanmış maydanoz
1/2 limon suyu
1 tutam dağ kekiği (hani iri iri olanlardan)
eserikli bir miktar teriyaki sosu
yine eserikli bir miktar taze çekilmiş karabiber

evet tuz YOK!

Efendim malumunuz lüferler temizlenir. İçerisine küp küp doğranıp tavada şöyle bir çevrilmek suretiyle öldürülmüş soğanlarımız, kıyılmış maydanozumuz, kabukları soyularak yine küp küp doğranmış domatesimiz ve kalan malzememizden müteşekkül harcımız doldurulur ve bir iplik yardımıyla bağlanarak fırın poşetine konur. Akabinde poşette bir kaç delik açılarak 230 derecede önceden ısıtılmış fırınımıza sürülür. Yaklaşık 35-40 dakika kadar sakin sakin pişer derya kuzularımız. Bu arada şarap hafiften başınızı döndürmeye, Yasmin Levy'de gönlünüzü çelmeye başlamıştır.

Nihayetinde tadına doyum olmaz bir sofradır, sizi bekleyen. Elbette, gönlünüzce bir içkiyle, yeşil bir salata ve (çok afedersiniz) pezevenk olarak fırınlanmış helvayla havlet olmuş bir şekilde.